9 Haziran 2013 Pazar

Torunuma Direniş Masalı..

Bir varmış, bir yokmuş.
Türkiye derin bir uykudan uyanmış.
Dünyaya bakmış,
Bu defa gerçekleri görmüş.
Converse giyen, Starbucks'tan başka yerde kahve içemeyen
Bir nesil sokağa dökülmüş.
Aç, susuz, uykusuz..
"Bir kaç ağaç" uğruna hem de.
Ata'larına layık olmaya çalışan edepli gençler birlik oluşturmuş.
Mesajsız, telkinsiz, tehditsiz..
Bu yolda yürürken, bir kaç fidan kökünden sökülmüş.
TÜRK polisliği adı altında oluşturulan
Magandalar kendi halkına zulmetmiş..
"Ekmek parası" için.
Halkı "o, bu, şu" diye ayıranların "oturma yerleri" tutuşmuş.
Bölücülükleri, ahlaksızları devam edip durmuş.
Toma'larla sulamışlar "çapulcular"ı,
Halk büyümüş, filizlenmiş, yeşermiş.
Hiçbir devlet büyüğünde küçük bir özür dileyecek kadar onur, şeref yokmuş.
Meclis'teki koltuğundan kalkmak istemeyenler,
Yangına körük tutmuş.
Bu karışıklıktan çıkar sağlamaya çalışanlar yabancı ülkelere peşkeş çekmiş.
Medya susturulmuş, satılmış.
Bekledikleri rantı sağlayamadıklarında, halkın affına sığınmış.
Devlet'in başındaki adam %50'sini henüz sokağa salmamış.
Uyuyan devi öyle bir uyandırmışlar ki,
Soytarılar şaşırmış.
Gökten üç gaz bombası düşmüş..
Üçü de halka hem de.
Diğerlerine de susup gitmek düşmüş.
E tabi o da anlayabilene..



26 Şubat 2013 Salı

Yeni.

Yazmayalı bir hayli zaman olmuş, gerçi bu kimin umrunda o da ayrı bir konu başlığı ama bundan sonra buraya  hüzünlü, acı dolu, ya da eleştirisel bunalımlarımı yazmayı düşünmüyorum. Olduğum gibi, günlük yazılmayan bir günlük de diyebiliriz. Çünkü hayat ne şiirsel ne de edebi, bu yüzden daha gerçek bir blog olacağını düşünüyorum, tabi bu da kimin umrunda olacaksa. Yeni Asena'ya merhaba deyin, bundan sonra her şey çok daha farklı olacak, neden mi? Çünkü ben öyle olmasını istiyorum.

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Bugün Cumartesi.

Bugün Cumartesi, 
Ve ben bugün
Biraz akşamdan kalma biraz yorgun biraz yalnızım.
Sadece biraz, çok da fazla değil, hatta bir hayli eksik.
Sıcak ve kurak iklim sevenlerin mevsimindeyiz.
Güneş yine var, bu sefer daha da yakın.
Değiştirdiği pek çok şey var..
Ya ben?
Bende ne değişiklikler var?
Bilinmez.
Hep Kış'ın insanları daha yalnız hissettirdiğini düşünürdüm.
Yanılmışım. 
İnsanlar üşüyünce birbirlerine sarılırlar,
Ama bu kurak ve sıcak mevsimde hiçbir birlik belirtisi olmaz.
Teklik vardır.
Yalnızlık değil.
Eski aşklarımı arayıp "yalnız değilim eben de burda" demek geliyor içimden bazen.
Gerek yok.
Kimseyle kapışmaya kimseyle yarışmaya zaman yok.
Açıklama yapmak gereksiz.
Her güzel gün doğumunun arkasından,
düşünmek manasız.
Ve bugün Cumartesi,
Ben biraz akşamdan kalma biraz yorgun biraz yalnızım.
Çok çok az, ne beni öldürecek kadar fazla ne de beni yüceltecek kadar eksik.
Deniz, kum, güneş ve asfalt kokularıyla yaşayanların mevsimindeyiz.
Güneş yine var, zaten hep oradaydı.
Şimdi sadece daha yakın.
Nedeniyse..
Yalnızlık.

4 Şubat 2012 Cumartesi

Istanbul Hatırası.. 34 - 00

Bir şehri terk etmek zordur,
O şehir sizi terk etmeden önce.
Siz ondan gitmeden
Çoktan düşürmüştür mendilini yere..
Ve size kafanızı kaldırıp
El sallama fırsatı verilmemiştir.
Beni çoktan terk eden bu şehri
Sadece hatıralarda kalan eski bir sevgili gibi
Terk ediyorum.
Kalmak bir seçenek değil,
Kabullenmektir bir terk edilişte.
Kalıplardan taşan melankolik laflar tükendi,
Yüzlercesi tekrarlandı her gidişte.
Bu sefer daha zor,
Eve dönüş yolunu gözlemek
Ve her gidişte biraz daha kaldığını bilmek.
Bu ıslak gri kenti,
Mutlu sonlara muhalefet olan bir nefretle terk ediyorum.
Belki yine gelirim boynu bükük bir kız çocuğu gibi
Türküler fısıldarım yine yalnız martılara,
Yarınlara umutla bakarmışçasına gülümserim balıklarına..
Sen yine de inanma!
Çünkü bu sefer
Senin beni terk etmeni beklemeden
Ben gidiyorum senden..

23 Eylül 2011 Cuma

ELİMDEN GELENLER..

Yine hayatla başlayan tümceler.. Yeni bir sene, yeni heyecanlar, daha hızlı çarpan bir kalp, endişe ve biraz da korku.. Evet, yeni okul yılının bana hissettirdikleri şu an tam da bu.. Elimden geleni yaptım ama olmadı cümlesini söylemek istememe durumu, bu sene bittiğinde bu cümleyi kurmak istemiyorum, aynı surat ifadesini takınıp üzgünüm demek istemiyorum. Biliyorum zor olacak, ama elimden gelenden fazlasını yapıp ne kendimi ne de ailemi bir hayal kırıklığına daha uğratmak istemiyorum, bana güvenen insanları en önemlisi de kendime olan güvenimi kaybetmek istemiyorum. Çünkü o cümleyi her kurduğumda hayallerimden biraz daha uzaklaştığımı hissediyorum ve sanırım en korkuncu da bunu hissedip elinden bir şeyin gelmemesi..

Ama bu sene öyle olmayacak, öyle hissediyorum, öyle hissetmek istiyorum çünkü. Daha fazla yoracak olsa da beni bu sene hayat, okul, gelecek telaşı; her şeyin yoluna gireceği düşüncesi beni rahatlatıyor, yalan da olsa böyle olacağını bilmek bana canlılık veriyor. Ve yapmam gereken tek şey çalışmakken, endişe etmek yerini sessizliğe bırakıyor. Zor olmamalı, değil mi? Çünkü herkes yapıyor.

Elimden geleni yaptıktan sonra da sıra ayağımdan geleni yapıp adım adım hayallerime yürümek ya da hayalim olduğunu sandığım düşlere bir adım daha yaklaşmak.. Hayal nedir ki, her gün yeni bir hayalle uyanıyorum ben. Ne yapmak istediğimi bilmiyorum, ne olmak istediğimi de.. Tek bildiğim, burada olmak istemediğim..

Mutsuz değilim, mutlu olacağımı da düşünmüyorum çünkü uyumluyum. İtiraz ediyorum bazen, itiraz etmemem gerektiğini idrak edinceye değin.. Bir işe yaramıyor kendime, doğama, evrenime karşı gelmek, karşı gelmek bana sadece zaman kaybettiriyor.. Kabullenmemi yavaşlatıyor ve beni birkaç basamak aşağı ittiriyor sadece. Memnunum olabileceklerin en iyisi olduğum için, kimseyi değiştirmiyorum, değiştiremediğimden. Amacım daha da mutlu olmak değil, seviyorum seviliyorum ve bu yeterince mutluluk veriyor bana. Eksik değilim, eksik hissetmiyorum. Her şey tam ve olması gerektiği gibi. Zamana bırakıyorum hayallerimi ve geleceğimi, zamanın ilaç olduğunu değil serum olduğunu düşünüyorum, fazlası ödem yaratıyor kimliğimde.. Ama elimden bir şey gelmiyor daha fazla, elimden geleni zihnimde toplayıp yeni düşler kuruyorum.. Ve bir sene daha ekemediğimi biçmeye çalışmadan nadasa bırakıyorum kalbimi..

28 Haziran 2011 Salı

Onlar..

Onları, başkalarını sevdikleri için sevdik.
Onların, başkalarını sevmelerini sevdik aslında.
Ne de güzel sevdiler..

21 Haziran 2011 Salı

Git-me.

Ve işte gidiyorsun,
Ama ben de gidiyorum seninle.
İstikamet nereye?
Kiminle?

Aynı yönlere gidercesine kandırdık birbirimizi,
Yolumuz da amacımız da farklıydı oysa ki.

Ve yine gidiyorsun,
Beni de götürüyorsun kendinle
Fark etmeden.
Hissetmeden taşıyorsun omuzlarında.
Geçmişteki sancıların
Buruşmuş, mavi yırtık sırt çantanda..

Sonsuz sözlerle doldurduk kalbimizi,
Oysa tüm sözler ölümlüydü bizim gibi.

Ve işte gidiyorsun,
Gözlerin gidiyor senden önce
Tutamıyorum elinden, göz bebeklerinden.
Ve sen gidiyorsun,
İstikamet nereye?
Kiminle?
Bilmeden..