25 Ağustos 2010 Çarşamba

Rhapsodie d'Amour..

Aşkı okudum sayfalarca, yazamadım ama. Kabiliyetin yok dediler, inandım. Gömdüm kafamı en yakınımdaki bok dolu küvete. Ne dedilerse yaptım, yavaş yavaş, uysalca.. Salak değilim, inanmak istediğim için inandım. Kimsenin beni değiştirebileceğini düşünmezken kendi kendimi ıssız kıldım, yalnız kaldım. Ama ağlamadım, üzülmedim, üşümedim yalnızlığımın soğuk yağmurları altında. Arındım benliğimden ve benim olduğunu düşündüğüm bütün minyatür insanlardan.
Aşkı sordum bildiğini düşünenlere, bilmediklerini anladım. Her şey kırmızı bir kalpten ibaret değildi, farkına vardım. Sevginin evrensel olduğunu, ama her sevginin, zaman aşımına uğrama tehlikesi altında olduğunu gördüm.Sonra oturup sevebileceğim en çirkin adamı düşündüm, gidebileceğim en derin denizleri, çıkabileceğim en yüksek dağları; çok da hayalci değildim düşünürken, rasyonel bir olaydı hayal etmek, kalbin ne işi var düşte; eğer her düş bir düşünüşse..?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder